A L T I N O K T A
altinoktamanisa@hotmail.com / 0236 239 21 28 / 0532 570 72 21

Office Address

  • 121 King Street, Australia
  • example@gmail.com
  • (00) 2500-123-4567

Pinterest

Social List

Yaşadığımız topraklarda hoşgörü denilince ilk akla gelen isim, belki de Hz. Mevlana Celaleddin Rumi’dir. Hoşgörüsü ve ilmi tüm dünyaya yayılmış olan Hz. Mevlana, din ve tasavvuf konularında engin bir ilim kaynağı idi. Rumi’den bahsedip de en yakın dostu, canı,  Hz. Şems-i Tebrizi’yi unutmak  olmaz tabiî ki.. İnsan sevgisinin, hoşgörünün ve saygının merkezinde duran bu iki zat, çıktıkları büyük ilim yolculuğunda,  pek çok kez hoşgörüsüzlük ve saygısızlıkla karşı karşıya kalmışlardır. Ancak onlar için kimin ne düşündüğü değil; Allah(C.C)’ın ne buyurduğu önemlidir. Şimdi bu güzel insanlardan kısa ama anlamlı bir olay anlatayım: Rumi ile Şems evlerinin bahçesinde otururlarken, Şems Rumi’ye çok susadığını ama susuzluğunun çaresinin meyhanede olduğunu söyler. Rumi bu istek karşısında çok şaşırır ve endişelenir. Ama bu şaşkınlığın karşısında Şems isteğini tekrarlar ve ikisine birden birer testi şarap alıp gelmesini ister. Ancak şişeleri hemen acele ile doldurup gelmemesini; aksine meyhanede biraz oyalanıp oradaki insanlarla sohbet etmesini söyler. Rumi bir an tereddüt eder ama sonra doğrulup; dostunun böyle bir istekle gelmesinin bir sebebi olduğunu düşünüp, meyhanenin yolunu tutar. İtibarına zarar geleceğini düşünüp endişelenerek, hatta istemeyerek de olsa meyhaneye gider. Yüzü kıpkırmızı bir şekilde meyhaneye girdiğinde tüm sarhoşlar büyük bir şaşkınlıkla ayağa kalkarlar. Meyhaneci şaşkın bakışlarla Rumi’ye isteğini sorar ve aldığı cevap karşısında şaşkınlığı bir kat daha artar. Sonra Rumi, acele etmemesini biraz kalıp sohbet edeceğini söyler. Müdavimlerden bir sarhoşun yanına oturur. Sarhoş çekinerek Rumi’ye niçin burada olduğunu sorar. Rumi de küçük bir imtihanda olduğunu ve itibarının sarsılmasının hakikat yolundan daha önemli olmadığını anlatır. Bunları anlatırken gözü sarhoşun başındaki yaraya çarpar. ”Nasıl oldu bu?” diye sorar. Sarhoş masada hazır bekleyen iki şişe şarap şişesini göstererek “Bunlar yüzünden” diye cevap verir ve gece eve giderken sarhoş olduğu için iki zabit tarafından kırbaçlandığını anlatır. Rumi’nin geçmiş olsun dileklerinden sonra dostane bir şekilde koyu bir sohbete tutuşurlar. Gün ağarırken Mevlana doğrulur ve herkese selam vererek kapıya yönelir. Bütün gece sohbet ettiği sarhoş adam son bir atakla Rumi’ye sorar: ”Söyleyin bana ey üstat Rumi, şarap niye haramdır?” der ve ekler: ”Efendim bizi gördünüz, sütten çıkma ak kaşık değiliz ama bizim kime zararımız var, biz niye hor görülüyoruz?”. Rumi’nin cevabını merak eden kalabalık büyük bir sessizlikle dinlerler. Rumi der ki: ”Mey çoğu zaman saldırganlık ve kindarlık bazen de hoş seda getirir. Bu yüzden mey haramdır. Ama bundan ne meyhaneci ne de mey kusurlu değildir. İçen içer, içmeyen içmez. Buna da kimse karışamaz”. Sessizce dinleyen grup büyük bir hürmetle üstadı selamlar ve Rumi’nin kendilerini dışlamayıp peşin hüküm vermeden yanlarına gelmesini takdir ederler. Bu hikayede Şems tabi ki de Rumi’yi şarap içmesi için değil;  hakikat yolunda bir adım daha atması, “ben”liğini! yenebilmesi, “biz”liğe! yaklaşabilmesi için oraya göndermiştir. İnsanların kuralları olmalıdır ama bu kurallar insanları dışlamak veya yargılamak hakkını kimseye vermemelidir. Bu küçük hikayedeki gibi hoşgörü insanların birbirini anlaması için ilk noktadır. Ayrıca hoşgörü saygıyı doğurur. Biz başkalarının ne yaptığı ile değil kendimizin ne yaptığı ile ilgilenmeli, başkalarının ayıplarını görmezden gelmeliyiz. Herkesin düşüncesine saygı gösterir ve birbirimize hoşgörü ile yaklaşırsak eğer; inanın ki hayat çok daha güzel olacaktır. Kavgalar azalacak, birbirimizi çok daha iyi anlayacak; “Ben” için değil, “BİZ” için, toplumumuzun aydınlık yarınları  için uygarca tartışmaya başlayacağız… En İçten Hoşgörüm ve Saygılarımla…   Serhat Kayın
Related Tags:
Social Share:

Leave a comment