A L T I N O K T A
altinoktamanisa@hotmail.com / 0236 239 21 28 / 0532 570 72 21

Office Address

  • 121 King Street, Australia
  • example@gmail.com
  • (00) 2500-123-4567

Pinterest

Social List

Süleyman EKİCİ

MİZAH MI DRAM MI?

  Merhaba sevgili okurlar, Bu ayki yazımda, bir görme engellinin ağzından engeliyle bağlantılı olarak, yaşadığı komik hikayeler ve kendine has yorumlarını bulacaksınız. Bu hikayelerin bir kısmı benim, bir kısmı da benim gibi görme engelli olan arkadaşlarımın başından geçmiş, gerçek hikayelerdir: Bir gün yabancısı olduğum bir şehirde bulunuyordum. Memurluk sınavı için oradaydım. Sınav yerimi arıyorken gezinmekteydim. Bir caddeden karşıya geçmem gerekiyordu. Kaldırımdan indim elimde beyazbastonumla. Bir araba fazla kenardan gelerek bastonumu ezdi ve kırıldı. Hiç dönüp bakmadan bastı gitti. Etrafta kimsecikler yoktu. Şaşırmış vaziyette idim. Hemen toparlandım ve 155 polis imdat hattını aradım. Yardımıma iki polis araçları ile geldiler; ne olduğunu sordular. Ben durumumu ve başımdan geçeni anlatınca birisi: -pilakasını aldınmı bari. Diye sordu ve beş saniye kadar bir sessizlikten sonra üçümüzde gülmeye başladık. Kazalar bitmez çarpmışım iriyarı bir adama kabadayı bağırıyor –kör müsün.. döndüm bende ona bağırdım.  –şüphen mi var… Bir gün derse geç kalıyorum, yanımda birinin olduğunu hissettim. Hemen kaçırmadım saati sordum, -birader saat kaç ses yok. Tekrarladım soruyu, yine cevap yok, biri yanıma gelip kardeş ne istiyorsun trafik lambasından demese sabaha kadar soracağım. O kadarda inatçıyım.   Yanımda kimse yoksa, en yakın dostum bu beyaz baston. , belki ne işe yaradığını bilmeyenler vardır diye düşündüm, o yüzden fotoğrafını koydum. Beni bu düşünceye sevk eden bir olay oldu. Aslında bunu bilmemek çok zor değil ama ben bir gün  sokakta yürürken iki çocuk arkamdam fısıldaşırken duydum. Biri diyerine –bu adam ne yapıyo lan, dedi öbürüde define arıyor oğlum, deyince karar verdim önce heryerde bastonumu tanıtmaya. Tabi işe o çocuklardan başladım bu biraz onlarda şok etkisi yaratsa da başardık bu bilgi alışverişini. Sizlerde görüyorsunuzdur bununla yolda gezenleri. Biraz gürültü çıkarırız kaldırımlarda yollarda. Bunu yere yumuşakta vurabiliriz o zamanda aynı görevi yapar fakat insanlara yardımcı olmak düşüncesiyle yaparız bu gürültüyü ki çekilsinler bir körün gazabına uğramasınlar diye. Çünkü çarpıp devirmekle kalmaz bir de üstüne çıkarız adamın dengemiz bozulur bizde düşersek artık söylemiyorum bile neler olur. O yüzden bu sesi duyduğunuzda ya sağa yada sola çekilin. Elimizde bu varya güven oluşturuyor ve normalden daha hızlı yürürüz. Zaten o hız neden olur her şeye. Ama beni gördüğünüzde korkmayın ben azbiraz görürüm bunuda tedbir olsun diye kullanıyorum bazen çok işe yarıyor dükkan tezgahlarından yerde para arayanlardan direklerden ağaçlardan korur beni. Ama yan eğri duran ağaçlarda ve yokuş yukarı giderken park halindeki kamyonlarda buda çaresiz kalıyor. Sen böyle yürürsün yukarı doğru kamyoncu baba park etmiş birde kasa kısmı karşındaysa hiç şansın yok bu kasanın altına girer sen kasaya. Bir gün eve doğru gidiyorum bizim ev yokuş yukarı. Bastonla yokluyorum yolu görünürde hiçbir tehlike yok. İçimden bunları geçirmemle kafamın kamyon kasasına vurması  bir oldu. Baston altı boş olan cisimleri fark etme konusunda biraz yetersiz kalıyor ama biz bu bedeli bastondan daha ağır ödüyoruz. İşte o anlarda yani çarpma anlarında suçluluk hissi uyanır önce kafaya değil kasaya bakarım ben genelde bütün görme engelli kardeşlerim böyle yapar. Önce hep çarptığımız yere bakarız. bu ya suçluluktan yada fazla meraktan. -ulan acaba neye çarptım, diye düşünürüz. Göz görmeyince her şeyi el tanıyor taktir edersiniz. Birkaç saniye sonra merağın yerini çarpılan yerin acısı alınca da eyer bu kamyonsa şoföre direkse, tabelaysa, ağaçsa belediyeye, dükkan tezgahıysa esnafa ve bu memleketteki esnaflık anlayışına kadar söveriz. Efendim bastonumuzu tanıdık ne işe yaradığını tekrar etmiş olduk. Şu ana kadar anlattığım gerekçesi teorik gerekçesiydi. Bastonun sosyal faydaları da var elbette. Tereddütsüz ilgi çekme özelliği de var sahibi açısından. Bunu bakar körler için söylemiyorum tabi. Görüp fark edemeyenler algılayamayanlar yada hiç bakmayanlar yani. Birgün yolda yürüyorum herkes gibi, azbiraz görüyorum ya ortamı ve ortamda olanları azbiraz fark ediyorum iki genç, beni denemek amaçlı olsa gerek önümde yürürken alakasız bir ani duruşla, benim kendilerine çarpmamı bekliyorlardı. Ben hiç istifimi bozmadan hatta biraz daha hızlanarak yürüdüm bunlara tam aralarından iki omzumla çarptım. Biri yere düştü. Ben yine istifimi hiç bozmadım -pardon görmeden oldu, diyerek uzaklaştım. Amacım onların canını yakmak değil bu önyargılarını kırmaktı bunu da ancak çarparak yapabilirdim. Her çarptığım da bu yüzden olmazdı elbette. Bazen ani gölge yada ani güneş dek geldiğinde gözlerimde algılama yavaşlığı oluşur biraz zamana ihtiyaç duyarım o zamanı sabırsızlıkla karşılamışsam ki, genelde böyle yaparım çarptığım direk kurbandır kadere kırkbeş gitmiştir yani. Kader deyince iki taraflı kader kurbanlığı da oluyor bazen. Günün birinde otobüs  durağında herkes gibi aracımı bekliyorum. Sigara o zamanlar yasak değil daha birde sigara yakmışım gelen otobüsleri sora sora tüttürüyorum. Önümde uzun saçlı bir bayan var aramızda yarım metre bir mesafe, aniden otobüs geldi durağın önüne yolcular hurra üşüştüler bir hengame yaşandı. Bayanda ezilmemek için gerileyince bende tam o sırada sigaramı ağzıma götürüyorum, bayanın saçlar cos yandı. Sigarayı attım elimle saçlarını kavradım söndürdüm ama bayanda bir cazgırlık, sormayın veryansın eyledi çantasını kafama geçirdi. Ben kör olduğumu izah edince bunu da bastonumla ıspatlayınca özür nazır etti kabul ettik önemli olmadığını söyledik konu kapandı. Çok mahçup oldu tabi canımı yaktı benim. Meyer aynı aracı bekliyormuşuz. Biraz haspıhal  ettik sonra araç geldi bindik. Binmeme yardımcı oldu koluma girerek. Yan yana oturduk sohbet ediyoruz. Biryandan ben durakları sayıyorum eve ulaşmak için. Bir ara sordu nerede ineceksiniz diye. Bende  – aa ben durakları sayıyordum sohbet koyu olunca unuttum, yeni taşındık mahallenin adını da bilmiyorum. Deyiverdim. Bayan hemen üzerine vazife edindi beni evime ulaştırmayı. tamam siz sakin olun birlikte ineriz siz elinizden geldiği kadar tarif edersiniz bende ona göre sizi ulaştırmaya çalışırım. Deyince haylazlığım işe yaradı diye düşündüm. Bu haylazlığı devam ettirmek gerekti. Saçlar burcu burcu yanık kokuyor ama olsun canımı yaktı bende biraz yorayım diye düşündüm. Evin olduğu mahalleye üç durak kalmıştı. Ben  -yanlış hatırlamıyorsam bu duraktan sonra inmem gerek, dedim. Bayan tamam ben düğmeye basarım ama birlikte inecez evinizin olduğu durak değilse ben vicdanen rahatsız olurum, dedi. Ben kemküm etsemde kabul etmedi ve kalktı düğmeye bastı indik. Şimdi evi arıyoruz. O gün o bayanı o mahalle senin bu mahalle benim dolaştırdım. kolumda bir bayan, tadını çıkarırcasına gezdim dolaştım onunla. Yazık, benim evden sonra daha iki durağı varmış. bayağı yürüdü galiba ayrıldıktan sonra. Artık çantasını bir silah olarak kullanması imkansız hale gelmiş olmalı. Görüyorsunuz, bütün amacım bilinçlenmeye yönelik adımlar oluşturmak. Ben bunu yapmasam sırf erkek diye, hata da olsa, çantayı kullanacak bu benzeri olaylarda. Herkes benim gibi anlayışla da karşılamaya bilir. Ben ders verir gibi anlatmadım da pişman olacağı bir ders verdim sadece ona. Buda işin içinden çıkışmanın ağababası oldu değil mi? Gene yürüyorum, arabamı arkadaşım istemişti, acil bir işi varmış, kıramadık verdik, her zaman ki gibi yaya kaldık. Bu sefer Ankara’dayım. Akşam saatleri,, iki yanıma, iki adam yanaştı, kollarımdan kavrayıp, omuzlarının üzerine aldılar, ben ne oluyor demeye kalmadan kaldırıma bırakıverdiler. Sonrada –hafız yoldan gitme buradan git. Dediler ve çekip gittiler. Ben zaten o kaldırımın dibinden gidiyordum. Kaldırımlar güvenli olmadığı için kenarından, yolu kullanıyordum. Onlar uzaklaşınca, tekrar yola indim ama, bu sefer de uzaktan bağırmaya başladılar: -hafız yoldasın kaldırıma çık kaldırıma! Yapacak bir şey yok tekrar çıktık kaldırıma, çıktık ama çıkar çıkmaz, alnımın ortasına sanki keskin bir yumruk yedim, meğer ağaç dalıymış. Sonra: -hafız! kafanı vurdun! Diye uzaklardan bir ses yankısı duydum. Tekrar yola indim ve Artık alnımdaki acı ile yürüyordum. O ARKADAŞIMIZ YÜRÜMEYE DEVAM ETTİĞİ SÜRECE, BEN DE KÖŞEMDE SİZ OKURLARIMLA,  ZAMAN ZAMAN HİKAYELERİNİ PAYLAŞACAĞIM.
Related Tags:
Social Share: